Otizm spektrum bozukluğu (OSB) özellikle sosyal etkileşim ve iletişim becerilerinin gelişiminde önemli düzeyde güçlüklerle ortaya çıkan bir nöro-gelişimsel yetersizliktir. Yaygın gelişimsel bozukluk (YGB) olarak da adlandırılan otizm spektrum bozukluğu kendi içinde alt kategorilere ayrılır.
a. Sosyal Etkileşim Alanında Yetersizlikler
b. İletişim Becerilerinde Yetersizlikler
c. Sınırlı, Tekrarlayıcı, Kendini Uyarıcı Davranış, İlgi ve Etkinlik Örüntüsü
a. Otizm/Otistik Bozukluk
b. Asperger Sendromu
c. Rett Sendromu
d. Çocukluk Dezentegratif Bozukluğu
e. Başka Türlü Adlandırılamayan Yaygın Gelişimsel Bozukluk/Atipik Otizm
OSB’nın görülme oranı önceki yıllarda 110’da bir iken, son tahminlere göre bu oran 88’de bir olarak bildirilmektedir. Bir başka deyişle, oldukça sık görülen ve artan bir yetersizlik türüdür. Bu artışın nedeni henüz bilinmemektedir. Erkeklerde görülme yaygınlığı kızlardan dört kat daha fazladır. Kızlarda belirti şiddeti daha yoğundur.
Otizm Spektrum Bozukluğuna Genel ve Özetleyici Bakış
OSB’nın nedenlerini açıklamaya yönelik, nörobiyolojik ve çevre temelli pek çok teori bulunmaktadır. Otizm spektrum bozukluğunun tek bir tipi olmadığı gibi oluş nedeni de sadece bir nedenden kaynaklanmaz. Son beş yılda, bilim adamları OSB ile ilişkili önemli birkaç gen değişikliği ya da mutasyon belirlemişlerdir. Bu farklılaşan genlerin çeşitli birleşimlerinin, otizm spektrum bozukluğunun karmaşık genetik yapısını oluşturduğu açıklanmaktadır (Aydın ve Saraç,2014; Turkington and Anan, 2007; www.autismspeaks.org). Bu genlerden çok az sayıda bile olsa OSB’ye neden olmak için yeterli olduğu belirtilmektedir. Bununla birlikte, OSB vakalarının çoğunda OSB riski, genlerin ve erken beyin gelişimini etkileyen çevresel etmenlerin bir araya gelerek bu nörolojik-gelişimsel bozukluğa neden olduğu görülmektedir (www.autismspeaks.org; Fisch, 2005). OSB’nin sık görülen nöropsikiyatrik bozukluklar arasında olduğu ortaya konulmuş olmasına karşın, neden olduğu henüz aydınlatılamamıştır ve ana belirtileri üzerine iyileştirici etkisi olan bir tıbbî tedavi bulunmamaktadır (Autism Reseach Program, 2010; Bilgiç ve Cöngöloğlu, 2009). OSB’nin ortaya çıkmasında ağırlıklı rolü genetik etmenler oynamakla birlikte, bozukluğun tek başına genetik etmenlerle açıklanamaması, çevresel toksinlere maruziyet, gastrointestinal fonksiyonlarda bozukluk, otoimmünite (öz bağışıklık) gibi etkenlerin hastalığın ortaya çıkmasında rolü olabileceği varsayımlarının doğmasına neden olmuştur (Bilgiç ve Cöngöloğlu, 2009). OSB’nin nedenlerine dair bu güne kadar birçok görüş ileri sürülmüştür. Bazı araştırmacılar çevreden gelen uyarıcıların işlendiği beyin bölgelerindeki işlevsel bozukluklar olduğunun ve beynin temporal bölgesindeki bu hasarın OSB’ye neden olabildiği üzerinde dururken, diğer araştırmacılar da vücuttaki kimyasal maddelerin (örneğin, kan ya da idrarda yüksek seratonin düzeyi) salgılanışındaki dengesizliklerle, ailelerin ya da çocukların zehirli kimyasal maddelere maruz kalmış olmalarını da neden olarak göstermektedirler. Bir diğer yandan, genetik araştırmacılar da OSB’de genetik etmenlerin rol oynadığını savunmaktadırlar (Birkan, 2009; Rutter, Bailey, Simonoff, Pickles, 1997; Volkmar, Klin ve Cohen 1997; Vural-Kayaalp, 2007). Bir başka görüşe göre ise gebelik döneminde kontrolsüz ilaç kullanımının OSB’ye neden olabileceği öne sürülmektedir (Sökmen, 2010; Vural-Kayaalp, 2007). OSB’nin nörolojik nedenlerden kaynaklandığı görüşü de ağır basmaktadır.
OSB’li bireyler eğitim sürecine dahil olması için öncelikle tıbbı tanının konması gerekmektedir. Bu bireyler için tanılama ölçeği bulunmamaktadır. Aile gözlemleri, çeşitli uzmanların çocuk gözlemleri ve aile görüşmeleri, gelişim değerlendirme araçları ve tanıya yönelik ölçekler doğrultusunda gerçekleşen davranışsal değerlendirmeler, bir çocukta OSB olabileceğine dair ilk bulguları otaya koyar. Bu bulgular doğrultusunda nörolog ya da psikiyatrist değerlendirme sonuçlarını yorumlayarak tanıyı koyar. OSB doğası gereği farklı alanların işbirliğini gerektiren bir yapıya sahip olduğu için tanı süreci ve sonrasında tıp doktoru, aile ve farklı alan uzmanlarının (özel eğitim öğretmenleri, fizyoterapist, dil ve konuşma terapistleri, psikologlar, psikolojik danışmanlar, okul öncesi ve sınıf öğretmenleri, çocuk gelişimciler) iş birliği çok önemlidir.
OSB, henüz tıbbi olarak tedavi edilememektedir. Sadece, belirtilerin şiddetini ve çeşitli fizyolojik sorunları azaltarak veya ortadan kaldırarak özel eğitimden en üst düzeyde fayda alınmasını sağlayan ilaç kullanımı gibi çeşitli tıbbı uygulamalar söz konusudur.
Günümüzde, en umut veren ve olumlu sonuçlar getiren uygulama özel eğitimdir. Etkili bir özel eğitimle, OSB’li ve henüz tanıya ilişkin tüm belirtilerini göstermeyen, ancak “OSB için yüksek risk taşıyan” çocukların gelişimsel beceri alanlarında ilerlemeleri ve tanıya ilişkin belirtilerin azalması söz konusudur. Bu noktada var olan pek çok farklı özel eğitim yaklaşımından hangisinin birey için uygun olacağına bireyin özellikleri, uzamanların görüşleri önem taşımaktadır.
OSB’nin şu ana kadar bilinen tek tedavi yöntemi eğitimdir. OSB belirtilerini gösteren bireyin toplum tarafından kabul görmesi için uygun bir eğitim planı, profesyonel eğitimci desteği çok önemlidir. Uyum yetenekleri ve becerileri geliştirilip kendi kapasitesi içinde mümkün olan en üst düzeye gelebilir. Eğitime başlarken çocuğun hangi noktaya varacağı semptomların ne kadarının yok olacağı ya da azalacağı çocuğun probleminin şiddetine ve gösterdiği semptomlarının neler olduğuna, aldığı profesyonel desteğin ve eğitimin kalitesine bağlıdır.
OSB olan çocukların eğitimine başlanması ve gerekli müdahalenin yapılması için erken tanılama çok önemlidir. İlk üç yıl tüm çocuklarda olduğu gibi özel gereksinimli çocuklar için de dil gelişimi ve sosyal davranışlar açısından kritik bir dönemdir. Erken müdahale; duyusal-motor gelişim, dil ve sosyal gelişim, davranış yönünden de oldukça önemlidir. OSB olan bireylerin sadece öğretmen öğretimine dayalı eğitimin, otizm spekturum bozukluğu olan çocukların oyun becerileri, iletişim ve sosyal gelişimleri için yeterli bir yöntem değildir. OSB olan çocukların erken çocukluk döneminde engelli olmayan akranlarıyla da eğitimleri desteklenmelidir.
OSB belirtileri gösteren birey için eğitim verecek uzmanlar bireyin özelliklerine ve gelişim düzeyine uygun, gereksinimlerini karşılayacak bir eğitim programı planlar, uygular, sonuçlarını hazırladığı programa göre değerlendirir. OSB belirtileri gösteren bireyin sürekli ve yoğun eğitim alması çok önemlidir. Eğitim sürekli ve yoğun olmalıdır, yaşamın tüm alanlarında evde, sokakta, okulda eğitimin kesintisiz sürmesi ve ailenin de bu eğitime katılması önemlidir. Dolayısıyla toplumda kurumları ve bireyleriyle OSB olan bireyler konusunda bilinçlendirilmiş olması gerekmektedir.
Park Akademik Özel Eğitim Merkezi, otizm spektrum bozukluğu, zihinsel yetersizlik, down sendromu, dil ve konuşma güçlüğü ve özel öğrenme güçlüğü olan çocukların erken müdahale ve özel eğitim desteğiyle topluma kazandırılması amacıyla kurulmuş bir kurumdur. Bizi farklı yapan en güçlü yönümüz; Çocukların aktif öğrenmesini, gözlemlemesini, araştırmasını ve farklı müfredatları tecrübe ederek, kendilerine özgü olanla devam etmelerini onları zorlamadan onların ilgi alanlarına eşlik ederek öğretmeyi amaçlıyoruz. Bunu yaparken oyun merkezli ilerliyoruz. Böylece çocuk sıkılmadan, baskı altında hissetmeden, kendi becerileri doğrultusunda oyun ile öğreniyor, keşfediyor ve gözlemliyor. Eğitimimizde materyallerin, fiziki yapının, doğanın, çeşitliliğin, yaratıcılığın ve oyuncakların önemine ve öğretmenin süreci kolaylaştırıcı olmasını önemsiyoruz.
Akademik danışmanlarımızın bilgisi ve takibi dahilinde özel çocuklarımızın bireysel programlarını hazırlıyoruz.